Şap Hastalığı Üreticiyi de Tüketiciyi de Tehdit Ediyor

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, TBMM’de yaptığı basın açıklamasında iktidarın “istikrar” vaadiyle geldiği günden bu yana ülkeyi borca, ithalata ve yoksulluğa mahkum ettiğini söyledi.

Haber Giriş Tarihi: 01.01.1970 02:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
https://www.kirsalhaber.com/

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, TBMM’de yaptığı basın açıklamasında iktidarın“istikrar” vaadiyle geldiği günden bu yana ülkeyi borca, ithalata ve yoksulluğa mahkumettiğini söyledi, “Bu düzen sürdükçe, her gün bir öncekinden daha kötü olacak. Üretimisürdürülebilir kılmak, kamusal denetimi yeniden inşa etmek ve gelir adaletini sağlamakzorundayız” dedi.

Milletvekili Sarıbal’ın açıklamasına göre, Eylül 2025 itibarıyla tarımsektörünün bankalara olan kredi borcu 15,7 milyar lira artarak 1 trilyon 110 milyar lirayaulaştı. Yükselen maliyetler çiftçinin finansman ihtiyacını katlarken, üretim tahminleritarımdaki çöküşü gözler önüne serdi. İktidarın yoksulluğu kalıcılaştırdığını kaydeden Sarıbal,“Türkiye, artık üretemeyen; ekonomisi borçla dönen, ithalata bağımlı bir tarım düzeninemahkum edildi. Son üretim tahminleri açıkça göstermektedir ki tahıl üretimi geçen yıla göreyüzde 12,43 azalarak 39 milyon tondan 34,2 milyon tona geriledi. Yemeklik kuru baklagillerüretimi yüzde 31,1 azalarak 1,3 milyon tondan 926 bin tona düştü. Kuraklık, don, yüksekgirdi fiyatları ve finansman sıkışıklığı birleşince üretimdeki çöküş kaçınılmaz hale geldi.Tarım, ormancılık ve balıkçılık ihracatı 6,6 milyar dolarda kalırken, ithalat 10,3 milyar dolaraçıktı. Tarımsal girdi fiyat endeksi ağustosta aylık yüzde 1,3, yıllık yüzde 34,1 arttı. Son biryılda tarımda kullanılan mal ve hizmetlerin fiyatları ortalama yüzde 35,1 yükseldi. Üreticininmaliyet yükünü hafifletecek hiçbir yapısal destek mekanizması yok. Sonuç olarak üretimazalıyor, ithalat artıyor, sofradaki her ürünün fiyatı katlanıyor. TÜİK’e göre ekim ayında gıdaenflasyonu aylık yüzde 3,41, yıllık yüzde 34,87 oldu. Türkiye, OECD ülkeleri arasında gıdaenflasyonunda ilk sırada. 3,6 milyon hane ise aşırı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 20milyon yurttaş sosyal yardıma muhtaç. Böylelikle yoksulluğu yönetiyorlar” ifadelerinikullandı.

“BARAJ VAR, SU YOK!”

Bu genel tablonun en çarpıcı örneğinin Türkiye’nin tarımsal üretim merkezlerindenŞanlıurfa’da yaşandığını belirten Sarıbal, “Şanlıurfa’da saha ziyaretlerimiz sonrasıhazırladığımız raporda; sulama ve enerji krizi öne çıkıyor. Atatürk Barajı’na yakın olmasınarağmen Bozova ve çevresinde 15 yıldır pompaj sistemleri devreye alınmamış, bazı köylerde10 yılı aşkın süredir sulama yapılamıyor. Kapalı sulama sistemleri tamamlanmadığı içinçiftçiler kendi imkanlarıyla pahalı elektrikle su pompalamak zorunda kalıyor. Kırsalbölgelerde günlük 4-12 saatlik elektrik kesintileri sulama döneminde ürün kayıplarına yolaçıyor. Pamuk üreticisi, 1 dönüm alanı sulamak için dekara 600 TL ile 5 bin TL arasındadeğişen su bedelleri ödüyor. Bu maliyetlerle üretim yapmak artık imkansız hale geldi.Bozova’da DSİ tarafından inşa edilen, 15 bin dönümü sulayacak kapalı sistem pompajistasyonu yıllardır devreye alınmadı. Verimli topraklar kuru tarıma mahkum, kamu kaynaklarıise çürümeye terk edilmiş durumda. Fıstık üreticisi, yanlış tarım politikaları ve yüksekmaliyetler yüzünden fıstıktan geçimini sağlayamaz hale geldi. Üretici, hasat dönemindetüccarın belirlediği fiyatlara mahkum bırakılıyor. Katma değeri yüksek olan fıstığın kazancıçiftçiye değil, aracıya gidiyor” diye konuştu.

HAYVANCILIKTA ŞAP KRİZİ: ÜRETİCİ DE TÜKETİCİ DE TEHDİT ALTINDA

Türkiye’de yem fiyatları, salgın hastalıklar ve ithalat politikalarıyla hayvancılığın çöküşnoktasına geldiğini belirten Sarıbal, “Aşılamada gecikme, kontrolsüz hayvan hareketleri vesahadaki veteriner eksikliği tabloyu ağırlaştırıyor. Bakanlık denetim ve aşılama görevinizamanında yerine getirmedi. Şap hastalığı sadece hayvanları değil, üreticinin geçimini ve

tüketicinin gıda güvencesini tehdit ediyor. Yerli ırklar hızla azaldı. 1991’de 6 milyon 685 binolan yerli sığır sayısı, 2024’te 941 bine düştü. Besiciler yem maliyetlerini karşılayamadıklarıiçin hayvanlarını kesime gönderiyor. İthal besilik hayvan fiyatları yüksek, yerli üretimdesteklenmiyor. Bu sürdürülebilir değil. Yıllardır söylüyoruz; hayvancılık ithalatla değil,planlı üretimle, kamusal destekle, veteriner hizmetlerinin güçlendirilmesiyle sürdürülebilirhale gelir. Bugün Urfa’da yaşanan tablo, Türkiye’nin tarımda ve hayvancılıkta geldiği iflasnoktasının en somut göstergesidir” dedi.

ALIM FİYATI ÜRETİCİNİN MALİYETİNİ BİLE KARŞILAMIYOR

Marmarabirlik’in 2025-2026 yılı zeytin alım fiyatlarını da değerlendiren Sarıbal, alımfiyatının üreticinin maliyetini karşılamadığını belirterek, “Sofralık zeytinde 18 dane için tavanfiyat 160 TL, 41 dane için taban fiyat 55 TL, yağlık zeytinde ise alım fiyatı 53 TL olarakbelirlendi. İznik, Gemlik, Orhangazi ve Mudanya Ziraat Odaları, 1 kilogram zeytinin tarladakimaliyetini yaklaşık 94 TL olarak açıklarken Marmarabirlik’in 2025/2026 fiyat politikası,maliyet artışlarını karşılamıyor. Artış oranı enflasyonun altında kalmış durumda. Bu, özellikleküçük dane üreten veya verimi düşük bölgelerdeki üreticiler için gelir kaybı riski yaratacaktır.Marmarabirlik, kooperatif olmanın gereğini unutmuştur. Kuruluş amacı, zeytin üreticisininemeğini korumak, alın terini değerlendirmektir. Ama bugün geldiğimiz noktadaMarmarabirlik, üreticisinin değil şirket mantığının diliyle konuşmaktadır” ifadelerini kullandı.